31 Ocak 2015 Cumartesi

A LOW PROFILE TURK: AHMET ERTEGUN

Ahmet Ertegun with his first wife Jan Holm,
Led Zeppelin, Bette Midler and The Rolling Stones' Mick Jagger.

Dünyayı yöneten süper güç Amerika'da yaşayan Türk kökenli insanların çoğunluğunun ve başarılarıyla öne çıkan bazı Türklerin, Türk kimliklerini vurgulamadan yaşadıklarına, Türk kültürüne ait derneklerde ve toplantılarda aktif rol almadıklarına, ayrıca Türkiye'ye ilişkin konularda yeterince destek olmadıklarına yönelik eleştirilere aşinayız. Hıncal Uluç da, Ahmet Ertegün'ün ölümünün ardından böyle bir yazı yazmıştı, düşüncelerine ve bakış açısına katılmıyorum. Bununla birlikte Amerika'da yaşayanlar dahil bir kısım Türkün görüşünü yansıttığı ve bu bakışa genel bir özet sunduğu için cevaplayarak ekledim.

Hıncal Uluç'un ve onun gibi düşünenlerin Ahmet Ertegün'ü ve onun gibi adamları hiç anlamadığını, anlayamayacağını görüyoruz. Dar bir milliyetçilik perspektifinden bakıyorlar olaya. Ahmet Ertegün eğer o kafalardaki gibi bir portre olsa, yaşadığı hayatı asla yaşayamaz başka bir insan olurdu.

Bazı kesimlerin hala yerleşilen yeni yerdeki hayatı ve kültüre adaptasyonu tartışmaları ilkel düzeyde kalıyor. Gidilen yere uyum sağlamak veya bunu becerememek tamamen kişinin güdüleriyle, birikimiyle, alt yapısıyla, hayata bakışıyla, içinden gelmesine bağlı bir durumdur. Kimi insan kendinde var olanı zorlayabilir uyum sağlamak için, kiminin elinden gelmez çünkü zevk aldığı, kendini bulduğu ve ifade ettiği sadece geldiği kültürdür. Kimisi ise ruhu zaten gidilen yere biçilmiş kaftandır alt yapısı ve kültürü buna uygundur, aksinin olması mümkün değildir, aksini denese sakil ve eğreti durur o kişide.

Ayrıca Türk kültürü temalı gibi sunulan yoz gecelerin veya bazı dernek çalışmalarının çoğu bana bile varoş düğünü gibi gelirken Ahmet Ertegün'e nasıl gelirdiyi siz düşünün artık, hepimizin aynı tür eğlenceden, toplantılardan keyif almadığı ve sadece zaman kaybı olarak gördüğü gerçeğini hatırlamakta fayda var. Zaman değerli, elbette sorumluluk hissiyle hareket ettiğimiz durumlar da söz konusu ama yine de bazı konularda abartılı bir beklenti gerçekçi olmaz. Bazen ilerleyebilmek için başka şeylerden fadakarlık gerekir...

Hıncal Uluç, Tarkan örneğini veriyor, hiç kimse yoktuysa bile Tarkan da mı olmazdı diyor.. Kiss Kiss şarkısıyla Türkiye dışında hafif bir rüzgar yakaladığı dönem ilgilenemez miydi diyor.. yapamazdı. Tarkan benim bile çok nadir dinlediğim bir isimken, Ahmet Ertegün gibi bir adamın ilgisini kesinlikle çekebilecek bir isim değildi. Elbette adam yokluğunda ve yozlaşan kültürümüzün içinde tavrını koruduğu ve belli çizgide kalmayı başardığı için seviyor ve takdir ediyoruz.. pop müziğimizin önemli bir ismi ama Ahmet Ertegün kalibresindeki bir adamın dünyaya sunacağı bir isim değildi. Sadece Türk kültürüne hizmet etmek için zoraki girişimlerde bulunsa, kendi inançları ve beğenilerine ters düşerdi. 

Lokal bir müzisyenin dünya starı olması zor, mutlaka İngilizce müzik yapmanız, Amerika, İngiltere gibi müzik endüstrisinin önderi olan yerlerden birinde hali hazırda yaşıyor olmanız lazım. Gerçekçi bakmalı, 'taşı koydular reklamla sattılar' bakış açısıyla olacak şeyler değil.

Ahmet Ertegün, bir çok insanın rüyalarında bile göremeyeceği şahane bir hayat yaşadı, Türk kültürüyle olması gerektiği kadar ilgilendi ve yardım etti. Öyle bir adamın ölürken, arkamdan kimler ağladı ve ne kadar kalabalıklardı acaba diye düşündüğünü sanıyorsanız da çok yanılırsınız!

Nil Taşkın - 31 Ocak 2015


* * *
A LOW PROFILE TURK: AHMET ERTEGUN

Yazının başlığı İngilizce.. Ertegün adını da öyle yazdım.. Ertegun olarak yaşadı çünkü.. 

Neden İngilizce?.. Biraz satirizm var, itiraf ederim.. Ama bu "Low Profile" lafının tam karşılığı da Türkçemizde pek yok.. Anlatmak gerek..

Vahşi Batı'nın yazılmamış kurallarından biridir.. En ünlü kovboy romanları yazarı Louis L'Amour romanlarında yazdı gerçi..

"Hattı balada yürümeyeceksin.." 

Hattı bala su kesimi çizgisidir, tepelerde.. Buraya yağan yağmur iki tarafa da akar. Bu hattın az sağına, az soluna düşen damlalar tek yönde inerler artık.

Hattı balada yürüdün mü, arkanda fon gökyüzü olduğu için kabak gibi görülür, harika bir hedef olursun. Oysa az aşağıda yürürsen, arkanda, kaya, toprak vardır, görülmen, seçilmen, nişan alınman, hedef olman zorlaşır.. Low Profile olursun yani..

Amerika'ya defalarca gittim geldim.. Her defasında da ayni soruya yanıt aradım..

Bu ülkede niye bu kadar güçlü, Ermeni, Rum, Yahudi lobisi var da (Dün Mehmet Barlas, lobi ile diasporayı ve farklarını anlatmış, meraklısına) Türk lobisi yok?..
Amerika'da çok Türk var.. Çok da güçlü Türkler varken üstelik..

Gide gele gördüm ki.. 

Yok.. Çünkü oradaki Türklerin pek çoğu, Low Profile Türkler.. Yani Türk oldukları bilinmesin.. Öne çıkmasınlar.. Ne oradaki Türkleri destekleyen eylem ve söylemlerin içinde bulunurlar, ne Türkiye için, Amerikan ilgilileri üzerine lobi oluştururlar..

Neden?. 

Bir.. Özellikle Asala'nın hızlı dönemlerinde, 80'li yıllarda korkuyorlardı. Can korkusu..

İki.. Ekonomik ve sosyal.. Bir Amerikalı olarak davrandıklarında, çevreye daha uyumlu olacaklarını, daha kolay yükselip, daha fazla kazanacaklarını düşünüyorlardı. Türk olduklarının bilinmesi engelleyici olabilirdi.

Bu yüzden Türkler, mesela Yahudiler, mesela Çinliler, İtalyanlar gibi mahalleler oluşturmadılar.. Türk derneklerinde, buluşma yerlerinde görünmediler. Aktif olmadılar. Hemen hepsi çok iyi yetiştirilmiş, beyin göçü denen guruptan oldukları için, Avrupa'daki vasıfsız işçiler gibi dayanışmaya da ihtiyaçları yoktu. 

Amerikanlaştıkları ölçüde hayatları kolaylaşacak, güçlü Ermeni, Rum ve Yahudi lobilerinin dikkatini çekmedikleri sürece iyi de kazanacaklardı. Birbirlerinden uzak, hatta görüşmez yaşamayı tercih ettiler. Bunu bir kenara yazın.. 


Ahmet Ertegun with Ray Charles, The Rolling Stones' Mick Jagger,
Yoko Ono, Led Zeppelin Tribute Concert
 and Kid Rock.

Bir Noel öncesi, Amerika'da tüm hediyelik eşya dükkânlarında taş parçaları satılıyordu..

Bildiğimiz taş.. "Pet rock" denmişti adına.. "Pet" evde beslenen hayvan.. Şimdi evde hayvan yerine, bu taşları beslerseniz, ne veteriner derdi var, ne etrafı kirletir, ne de mama ister.. Milyar dolarlık sattılar bu aptal taşları.. Pet Rock, Amerika'da reklamın gücünü gösterir.

Bir kentte belediye başkanı televizyona çıktı..

"Piyasada plastik şişeler içinde satın aldığınız su, evinizde muslukta akan sudur. Aynı kaynaktan.. Yüzde 100 de sağlıklıdır. Paranızı boşa harcamayın" dedi.
O kentte o yıl 6 milyon dolarlık şişe suyu satıldı, bile bile..
O sular, Amerika'da reklamın gücünü gösterir.
Bunu da demin kenara yazdığınızın altına yazın.. 


Ahmet Ertegun with The Rolling Stones' Keith Richards, Aretha Franklin, Bette Midler,
Kid Rock, Lenny Kravitz and Phil Collins.

Ahmet Ertegün, Amerika'da müzik dünyasının kralıydı, çeyrek asırdan fazla..
Plak piyasasında bir numaraydı. Kontrolündeki radyo sayısızdı. Arif Mardin'le beraber istedikleri herkesi meşhur ettiler.. 

Bir tek bir Türk'ün elinden tutmadılar.. Tek bir Türk'ün plağını yapmadılar.. Onu Amerika'da turnelere çıkarıp, plağını yüzlerce radyolarında birden çaldırmadılar.
Müzik dünyasına hükmettikleri çeyrek asırdan fazla yıl boyunca, Türkiye'de bir pet rock, bir şişe suyu da mı yoktu?.. O kadar mı bet sesli, o kadar mı yeteneksizdi bu millet?..

Mesela.. 

Amerika'nın sınır komşusu Meksika, dünya devi Rusya, Avrupa'nın kalbi Fransa, yani birbirinden çok uzak ve çok farklı kültürler, aylarca Tarkan'ı "Bir numara" yapıp dinlerken, Ertegün yıllarca oyaladı.

Aynı Ertegün komşu Yunanistan'dan Nana Muskuri'yi Amerika'ya tanıtmıştı oysa.. Çünkü Rum Lobisini arkasına almak, Rum Diasporasına hoş görünmek, bir Rum'u Başkan Yardımcısı seçen Amerika'da başarının esaslarındandı.

Bodrum'da kale duvarları ile çevrili, içerisi asla görülmez evinde yığınla ünlüyü ağırladı. Ama ne bu ünlüler Bodrum'u, ne Bodrumlular bu ünlüleri gördüler. Çünkü her sabah evden camları siyah perdeli arabalar içinde çıktılar. Gizlice tekneye bindiler ve Yunan adalarına açıldılar.

Ertegun, adındaki U'nun noktalarına üç ay önce yeniden dönüş yaptı. TGRT'nin bir yabancıya satılması için Türk ortak şart koşuluyordu yasalarımızda. Gerçek bir Türk ortak istemediler. U'nun noktaları hilei şeriye (Yasal hile) için kondu, vatan aşkına değil..

Ahmet Ertegün öldü.. 

Amerika'da bir Türk Lider olarak yaşasa, oradaki Türkler'in unutulmaz öncüsü olsa, büyük gücünü Amerika gibi dünyayı yöneten, artık tek süper devlette anavatanı için kullansaydı, cenazesi, Missouri zırhlısı ile gelen babasından daha görkemli İstanbul'a ulaşır, cami çıkışı kilometrelerce kortej oluşur, kaldırımlara yığılan on binler tabutunu selamlardı. Hatta devlet töreni yapılır, bayraklar yarıya inerdi.

Oysa ne gelişi ile ilgilendi Türk milleti, ne de gömülüşüne aldırdı. Gazetelerdeki fotoğraflara baktım. Arkasından ağlayanlar sadece üç beş Amerikalıydı. 

Allah onun da taksiratını affetsin!..

Hıncal Uluç - 20 Aralık 2006

Yazının Gazete'deki Linki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder